Çocuklar büyürken yedikleri besinlerin çeşitliliği günden güne kötüleşir mi? Ağız ve beden farkındalığı zayıf olan bebekler büyürken, sorunlar zamanla azalır mı yoksa artar mı? Eğer çocuğunuz ‘Yemeğe çalışıyorum ama tadı çok kötü’ diyorsa ne yaparsınız? Bu yazımda büyük çocuklarda görülen yeme problemi konusunda bir vakadan söz edeceğim. Öncesinde vakanın gerçek adını kullanmadığımı belirtmekte fayda görüyorum.
Besin çeşitliliği azalmış yeme problemi başlamış…
Bazı bebekler doğal gelişim sürecinde beklediğimiz değişiklikleri rahatlıkla hallederken, Bora 9 yaşındaydı ve zamanla yediği besin çeşitliliği azalmıştı. Annesi bir süredir çaresiz kaldığını, Bora farklı bir şeyler yemediği için evde lahmacun- pide yapmaya başladığını söyledi. Buzlukta lahmacun için hazırladığı kıymaları biriktiriyordu. Çünkü iş yoğunluğu ve günlük koşuşturma içerisinde, oğlunun tercih ettiği birkaç yemek çeşidini hazırlaması için zamana ihtiyacı vardı.
Bora, bir süre sonra sadece peynirli makarna ve peynirli pide ile beslenmeye başladı. Özenerek biraz protein alsın diye hazırlanmış kıymaları da tadı kötü diye istemiyordu. Yemek talebi gittikçe azalıyordu ne yazık ki. Bora’nın durumu, benzer sorunlar yaşayan çocukların içerisinde sadece bir tanesi idi.
Eğer çocuğunuz ‘Yemeğe çalışıyorum ama tadı çok kötü’ diyorsa ve gerçekten samimi olduğuna inanıyor ve yardım istediğini düşünüyorsanız ne yaparsınız? Başka bir şeyler yapmaya, çareler ve çözüm aramaya yönlenirsiniz. Acaba aklınıza gelmeyen farklı sorunlar mı var ya da altında yatan daha farklı bir şeyler olabilir mi?
Bora’nın hikâyesinde dokunmaya karşı hep hassasiyet var, anneye bebekliğini sorduğumda; “Elleri ile bazı şeylere kesinlikle dokunmaz, kuma, çimene basmazdı“ diyor. Ellerine, yani dokunma organı olan tenine güvenemeyen Bora’nın, daha fazla dokunsal reseptör içeren ağzına, diline ve damağına güvenebilecek olma ihtimali oldukça düşüktür. Anne; Bora’nın zorla yemek yediğini, kendisinin de ikna etmeler ve bazen hafif, bazen fazlaca zorlamalarda bulunduğunu üzülerek söylüyor. Çünkü ikna edilerek protein ve vitamin alacağı gıdalara yönlendirilmezse yiyeceği şey sadece makarna veya benzeri hamurlu gıdalar olacak.
Hepimizin bir duyusal profili vardır. Çocukların da vücutlarını nasıl algıladıklarına , vücut parçalarına ne kadar güvendiklerine öncelikle bakmamız gerekir.
Bu yaştaki çocuklar hareketli olur, atlar, zıplar, yerlerinde duramazlar. Ancak bu hareketlilik onların güçlü olduğunu, bedensel koordinasyonlarının yeterli olduğunu, vücut parçalarının onlar için güvenilir olduğunu gösterir mi?
Bora’nın beden algısı da, yaşı ile kıyaslandığında olması beklenenden daha gerideydi. Yaptığım testler ve değerlendirmeler sonucunda; vücudundan, yani kaslarından ve eklemlerinden gelen hislere de güvenmediğini anneye rahatlıkla söyleyip, annenin bu konudaki fikrini soruyorum. Anne de bazı spor denemeleri olduğunu, Bora’nın hiçbirinde doğru tarafa yönlenemediğini, nereden başlayacaklarını bilemediklerini ifade ediyor.
Tüm bunları konuşurken gözden kaçırmamamız gereken çok önemli bir ayrıntı da Bora’nın öğrenme konusundaki motivasyonuydu. Ne yaptığını bilen, sorumluluk sahibi, matematikte başarılı, sosyal ilişkilerinde de iyi bir çocuk. Bu harika bir avantaj tabii ki.
Artık yapılması gereken şeyleri biliyoruz. Aile ile hedeflerimizi belirliyoruz. Bora’yı belirli günler özel çalışmalar yapmak üzere çağırıyoruz. Yeme repertuvarı, çeşitliliğini geliştireceğiz. Duyu bütünleme de beklentilerimizi aile ile paylaşacağız.
Güzel gelişmeler başladı bile…