Ana SayfaPsikolojiÇocuk PsikolojisiBoşanma durumunda çocuk psikolojisi açısından ne gibi tedbirler almalı?

Boşanma durumunda çocuk psikolojisi açısından ne gibi tedbirler almalı?

-

İki erişkin için yaşantılarını birlikte geçirmek giderek zor hale geldiyse, özellikle karşılıklı değer verme/değer alma duygusundan uzaklaşıldıysa, ilişkinin devamı zaten oldukça “gösteri amaçlı” oluyor. Ancak yine de kararın zamanı, biçimi, tümüyle bu iki erişkine ait.  “Önemli olan boşanma durumunda çocuk psikolojisi açısından gerekli önlemlerin alınması ve çocuğun bu durumdan en az zararı görmesi için herkesin elinden gelenin en iyisini yapmasıdır. Çocuklar ve boşanma konusu çok yönlü ele alınmalıdır.” diyen Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Dr. Emel Bellibaş konu hakkında sorularımızı yanıtladı.

Boşanma durumunda çocuk psikolojisi açısından ne gibi tedbirler almalı?

Öncelikle sağlıklı yürümeyen bir evlilik ilişkisi içinde çocuğun da ruhsal yönden sağlıklı olamayacağı bilinmeli. Sadece çocuk olduğu için ilişkinin devamı planlanıyorsa hiç değilse ilişki daha kaliteli hale getirilmeye çalışılmalı.

Çocuğun ruhsal durumu için sağlanması gereken en sağlıklı konum, çocuğa kimin, hangi koşullarda bakacağının ayarlanmasıyla mümkün olur.  Çocuğun hayat kalitesinin değişmeyeceğinin ya da en azından daha kötüye gitmeyeceğinin çocuğa anlatılması oldukça rahatlatıcıdır. Boşanma durumunda çocuk psikolojisi açısından bu konuların açıklığa kavuşturulması önemlidir.

Ayrılma aşamasında erişkinler çocuğa büyüyeceği ortamla ilgili karmaşık, dengesiz bir yapı sunarlarsa kaçınılmaz olarak çocuk bu kaostan olumsuz etkilenir ve yoğun kayıp, yitim duygusu yaşar. Çocuğun mümkünse yaşadığı yer, okuduğu okul değiştirilmeden, anne ya da babasını tümden kaybettiği izlenimi verilmeden ayrılık sürecine hazırlanması gerekir.

Çocuğa boşanma kararı nasıl anlatılmalı? Bu karar anlatılırken genel olarak çocuklardan ne çeşit tepkiler ve sorular geliyor?

Çocuğa anne ve babanın artık aynı evde yaşamama kararı aldığı, her iki ebeveyn varlığında anlatılmalı. Bu kararda kendisinin herhangi katkısı ya da etkisi olmadığı, bundan sonra da olamayacağı, kesinlikle ifade edilmeli. Yani, “biz ayrılmayı düşünüyoruz, sen ne dersin?” çocuğa sorulabilecek en kötü sorudur.

Çocuk, kimin yanında kalacağını, kimlerle nasıl zaman geçireceğini, giden erişkinle ne sıklıkta görüşebileceğini bilmek ister. Bu konuda sorular soracaktır. Olabildiğince gerçekçi, yaşamayı planladığımız hayata uygun yanıtlar vermek gereklidir bu noktada. Örneğin; Ebeveynlerden biri ülke dışında yaşayacaksa, “her istediğinde onu görebileceksin” demek dürüstçe olmaz ve bu aşamada çocuğun güven duygusunu zedeleyebilir.

Ebeveynlerin düşündüğünün tersine, “kim suçlu, kim ayrılmak istiyor” soruları sıklıkla sorulmaz çocuk tarafından. Yine de bu tür sorular karşısında ortada bir suçlu olmadığı ifade edilmelidir.

Boşanmalar çocuğu nasıl etkiler?

Bu noktada boşanmaların şekli önemli. Çirkin sözlerin, tanımların sıkça kullanıldığı, her iki tarafın birbirini ve ailelerini suçladığı bir ortamda çocuğun öfkesi artabilir. Depresif bulgular (suçluluk ve değersizlik duyguları, ağlama hissi, uyku sorunları, ders başarısında düşme) izlenebilir.

Ebeveynlerin kendilerini denetleyebildiği daha sağlıklı ayrılma süreçlerinde çocukların çoğunda bu olumsuz ruh haline tanık olmadığımızı söyleyebiliriz.

Boşanmanın gerçekleşmesini takiben anne- baba ilişkisi nasıl olmalı?

Ebeveynler ayrılık kararından sonra artık farklı evlerde yaşamakta, farklı hayat tarzlarına sahip iki insan olarak hayatlarına devam etmektedir. Değişmeyen tek şey, çocuklarının varlığı, anne ve babalıklarıdır. Birbirlerine duydukları öfke nedeniyle çocuklarını görme ya da ihtiyaçlarını karşılama konusunda zorluk çıkaran ebeveynler ruhsal anlamda çocukta büyük hasar yaratacaklarını bilmeli.

Bir başka nokta, ebeveynlerden birinin ilişkiyi devam ettirmek adına çocuğu ve ihtiyaç alanlarını kullanmaya çalışması. Çocuğun sağlık sorunlarının ya da okul, disiplin problemleri abartılarak her seferinde ebeveynleri bir araya getirmesi sağlanıyorsa, çocuk bu tür sorunlar üretmeye devam edebilir. Bir çeşit birleştirme isteği ile hareket edebilir çocuk. Bu da ciddi bir ruhsal yük oluşturur.

Aslında yapılması istenen oldukça basit. Birlikte yaşadığımız zaman süresince nasıl ki yaşantımızı daha kolay hale getirmeye çalışıyoruz, destek oluyoruz  ayrılık sonrası tam olarak böyle olamasa da, karşımızdaki insanın hayatını zorlaştırmamak için önlem almak uygundur. Çünkü bu, çocuğun yükünü ruhsal olarak azaltacak bir nokta. Yani, çocuk rahatsızlandı, doktora gidilmesi gerekli, bunu tek bir ebeveyn kolayca halledebilecekken, diğerinin de çağırılması, gelmeye zorlanması, gelememesi durumunda ebeveynlik ve sorumluluk anlamında yetersizliğinin, özellikle çocuğun yanında sorgulanması çocuk için olabilecek en yaralayıcı tablolardandır.

Çocuk okul çağındaysa okul ile anne – baba nasıl bir iş birliği yapılmalı ki çocuk okulda fişlenme gibi bir durum yaşamasın?

Boşanma durumunda çocuk psikolojisi açısından okullarda rehberlik birimleri ile görüşülmesi uygun olur. Sıklıkla çocuğun sosyal ve akademik uyumu için önlemler alan, iyi çalışan birimler bunlar.

Okulla ilişkide de ebeveynlerin net olması, kendi içlerindeki çatışmayı okula yansıtmaması değerli bu noktada. Bazı ebeveynler boşanmayı saklanması gereken bir durum gibi algılayabiliyor. Bunu sakıncalı buluyorum. Çocuğun günlük hayatının çoğu okulda geçiyor. Anne baba ayrılığının okulla, çocuğunuzun güvendiğiniz öğretmenleriyle paylaşılması en sağlıklı destek olacaktır okulla ilgili olarak.

Fişlenme, bir algı hatası bana göre. Boşanmış anne babası olan çok sayıda çocuk var. Okulların da yeterince anlayışlı ve çocuğu ruhsal açıdan kavrayıcı tutumlar geliştireceğini düşünüyorum. Bu beklenen olumlu destek alınamazsa okul değişikliği yapılması bile yararlı olabilir.

Boşanmış ailelerin çocukları her zaman bu durumdan etkilenir mi? Toplumumuzda genel olarak çocuğun her olumsuz davranışını boşanmaya mal etmek gibi bir eğilim var? Bu ne derece doğru? Boşanmamış bir ailenin çocuğu da aynı davranışları gösteremez mi?

Boşanma, bir yaşam tarzının köklü değişikliği. Elbette hem ebeveynleri hem çocukları etkilemesi kaçınılmazdır. Ancak tek başına boşanma kararının çocuklarda ruhsal hastalıklara neden olacağını söylemek mümkün değil.

Daha önce de belirttiğim gibi, karışık, çirkin ve kaotik bir ayrılma süreci çocukları olumsuz etkiler. Bununla birlikte ev içinde birbiriyle ilişkisinde dengesiz, gergin, uyumsuz iki erişkin olarak ebeveynler de çocukta ruhsal rahatsızlık zemini hazırlamaktalar, ayrılma kararı olmadan da.

Boşanma olmadan da çocuklarda depresyon, kaygı bozukluğu, öfke denetiminde sorunlar görülmektedir. Boşanma tek başına bu bozukluklara neden olmaz. Toplumumuzda aile birliğinin devamını sağlamak adına, çocukların olumsuz etkilendiği fazlaca abartılmakta. Bilimsel açıdan, çocuğun anne babası ayrıldıysa depresyona girer, davranışları bozulur, boşanma olmazsa çocuk tamamen ruhsal yönden sağlıkla yaşamına devam eder, gibi tanımlamalar yapmak mümkün değildir.

Boşanmış bir çift ne kadar süre sonra tekrar başka bir ilişkiye sıcak bakmalı? Bunun bir istatistik, bilimsel verisi var mı?

Bu tür bir istatistikten söz etmek mümkün değil. Çünkü çok bireysel yanıtlar verilebilir bu tür bir soruya. Boşanmanın bir tür yas süreci yaşatacağını hesap etmek gerekiyor. Bireylerin yas tutma şekilleri ve süreleri ne kadar farklıysa ayrılıktan sonra yeni bir ilişki kurma süreleri de o kadar farklılık gösterecektir. Ancak ayrılık süreci, yasal olarak boşanma gerçekleştikten sonra başlamıyor, bu da bilinmeli. Sıklıkla ilişkinin sağlıksız, doyum vermeyen bir hale gelmesinin ardından ayrılık süreci başlar, duygusal olarak. Bu nedenle de, boşanma sonrasında sağlıklı bir başka ilişki kurabilmek için şu kadar süre, gün gereklidir, gibi teknik bir tanım yapmak mümkün olamıyor.

Anne veya baba boşanmadan sonra hayatına giren başka kişileri çocuk ile tanıştırmalı mı?

Ebeveynler boşandıktan sonra hayatlarına girecek olan kişileri, ancak ciddi ve uzun süreli bir ilişki söz konusu ise çocuklarıyla tanıştırmalıdır. Hayatlarına giren partner ya da partnerlerini çocuklarıyla her defasında tanıştırmayı tercih etmesi durumunda ebeveyn ciddi bir öfkeyle ve uyum sorunuyla karşı karşıya kalabilir. Ayrıca çocuğa gelecekte yaşayacağı ilişkiler konusunda yanlış bir model oluşturabilir.

Boşanmış bir anne veya baba tekrar evlenmeyi düşündüğünde bu çocuğa nasıl anlatılmalı?

Çocuğun yaşına ve genel gelişim düzeyine göre farklı sözlerle durum tanımlanabilir. Okul öncesi dönemde çocuk anne ya da babasının bir başkasıyla evleneceğini, aynı evde yaşayacağını bir parça öfkeyle karşılayıp yeni partneri diğer ebeveyniyle kıyaslama yoluna gidebilir.

İlkokul döneminde daha akılcı, hem soyut hem somut olaylar üzerinden bu kişinin sevilen, iyi bir insan olduğu anlatılabilir.

Ergenlik döneminde ise daha çok soyut kavramlarla ilişkinin uzun süreli bir boyuta taşınacağı ifade edilmeli, duygusal ihtiyaçlardan söz edilmelidir.

Ne olursa olsun, ebeveynin evlenme kararı aldığı kişinin, “yeni-cici anne” ya da “yeni-cici baba” olarak tanımlanmasından kaçınılmalıdır. Çocuğun bu kişiye nasıl hitap edeceği, saygı sınırları çerçevesinde, çocuk tarafından belirlenmelidir.

İkinci evlilik gerçekleştiğinde çocuk özellikle evlenen ebeveyn ile yaşıyorsa, çocuğa yaklaşım evde nasıl olmalı?

Çocuğun yaşantısında değişiklik olması kaçınılmazdır. Ebeveyniyle yalnız zaman geçirmesi, bazı sorunların çözümünde ebeveyninden, yeni eş yokken destek alması, onu rahatlatır. İlişkinin aynı güven duygusuyla sürdüğü hissi yerleşir. Ancak olayların çözümünde yeni eşin fazlaca müdahaleci davranması, çocuğun tarafında olsa bile kontrolünü kaybetmesi, çocuğun ebeveyniyle ilişkisinin sıcaklığını kaybettiği duygu yaşamasına neden olabilir.

“Sen benim babam değilsin, karışamazsın” ya da “Sen annem olduğunu mu sanıyorsun” gibi incitici sözler işitilse bile ilişkiye taraflar sakinleştikten sonra, kaldığı yerden devam edilmelidir.

Erişkin davranışında esas olan, çocuğun açmazda olduğunu hissetmek ve olgun davranarak duygusal iniş-çıkışlardan ilişkiyi korumak olmalıdır. Yeni eşin bu tavrı, çocuğun anlaşıldığı, desteklendiği duygusunu geliştirir, ilişkiyi sağlamlaştırır.

Evlenen ve evlenilen kişilerin ilk evliliklerinden çocukları varsa denge nasıl kurulabilir ev içerisinde? Ne gibi sorunlar çıkabilir?

Çok zor bir soru. Çünkü evlenen kişilerin ve çocuklarının mizaç ve yaş özelliklerine göre yüzlerce yanıtı olabilir. En genel anlamda, her ebeveyn çocuklarının eğitiminden, disiplininden ve davranış biçiminden sorumlu olmalı, diğerinden zaman zaman destek almalıdır. Bu desteğin ve çeşitli davranış değişikliklerinin her adımda çocuğa yansımaması gerekir. Eş ilişkisini çocuklarıyla ilişkisinden soyutlayabilmeli, onların arasındaki çatışma ve kırgınlıkları kendi ilişkilerine taşımamalıdır. Çocukların kendi aralarında yaşadığı çatışmalar olabildiğince erişkinlerin karışmadığı bir alan olarak kabul edilmelidir. Çocuklar tarafından hakemlik yapmaları ya da çözüm önerisi getirmeleri istendiğinde her iki tarafa da uygun öneriler, iki erişkin tarafından, net ve tek bir doğru şeklinde çocuklara sunulmalıdır.  Çocuklar ve boşanma hatta yeniden evlenme konusunda uzmanlardan destek alınması önemlidir.